KÜN Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Beslenme ve Diyetetik Bölümü 2. sınıf öğrencis...

METABOLİK SENDROM

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) metabolik sendromu; diyabet, bozulmuş açlık glikozu, bozulmuş glikoz toleransı veya insülin direnci ile birlikte, hipertansiyon, hiperlipidemi, santral obezite ve mikroalbuminüriden en az ikisinin olması olarak tanımlamıştır. Daha detaylı tarif edilecek olursa; metabolik sendrom, insülin direnciyle başlayan glukoz intoleransı, diabetes mellitus, abdominal obezite, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların bir arada bulunduğu ölümcül bir endokrinopati (iç salgı bezlerinin bozukluğundan kaynaklanan hastalık) olarak tanımlanmaktadır.

Metabolik sendrom, dünyada giderek daha fazla sayıda insanı etkileyen önemli nedenlerden biridir. Pandemiye doğru ilerleyen bu büyümede, hareketsiz yaşam tarzının benimsenmesi ve beslenme alışkanlığının değişmesi gibi çevresel etkenlerin yanında, kalıtımla gelen bazı özellikler de rol oynamaktadır. Metabolik sendrom (MetS) merkezi şişmanlıkta (santral obezite) artış, lipid profillerinde bozulma, kan basıncında artış ve açlık kan şekeri yüksekliği gibi bazı metabolik parametrelerin bozulduğu bir tıbbi durumdur. Özellikle kardiyovasküler hastalıklar için ciddi risk oluşturan önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir.

Metabolik sendrom sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Ayrıca fiziksel aktivite azlığı, beden kütle indeksinin (BKİ) 25’ten fazla olması, ailede diyabet hastalığı öyküsü, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, polikistik over sendromu, sigara kullanımı, diyette artmış yağ içeriği, hiperfaji ve stresle başa çıkma zorlukları gibi nedenler de MetS gelişme riskini arttırmaktadır.

Metabolik sendrom daha çok erişkinlerin sorunu olarak bilinirken son yıllarda çocukluk, özellikle de adölesan döneminde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklarda metabolik sendrom sıklığındaki artış obezite sıklığındaki artışa paraleldir. Metabolik sendromun temelinde insülin direnci vardır ve vakaların önemli bir bölümünden tip 2 diyabet gelişmektedir. Koruyucu hekimlik bakımından ailesinde tip 2 diyabet veya metabolik sendrom yükü olan, fizik muayenede santral obezite, akantozis nigrikans (kasık, koltuk altı, boyun veya diğer deri kıvrımlarında ortaya çıkan, deride kalınlaşmış koyu renkli bir cilt hastalığıdır) gibi insülin direnci bulguları olan çocukların daha yakından izlenmesi; tip 2 diyabet bakımından riskli olan ve insülin direnci olan vakalarda da erken tedavinin başlanması gereklidir.

Metabolik sendrom tedavi hedefleri; insülin direncine neden olan risk faktörlerinin yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınması ve gerekli koşullarda klinik hedeflere ulaşmak amacıyla ilaç tedavisinin başlanmasıdır. Yaşam tarzı değişikliği dışında, metabolik sendromu tedavi edebilecek tek bir ajan söz konusu değildir. En uygun tedavi yöntemi; kilo kaybının sağlanması, düzenli egzersiz için yaşam şekli değişikliğinin sağlanması, sağlıklı beslenme ve sigaranın kesilmesidir. Kısaca belirtecek olursak metabolik sendromun tedavisinde diyet ve fiziksel aktivite çok önemli yer tutmaktadır.

KAYNAKÇA

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Kılavuzu 2009

Gözel N, Kılınç Faruk. Obezite ve Metabolik Sendrom. Fırat Tıp Dergisi 2018; 23: 18-21.

Işıldak M, Güven G, Gürlek A. Metabolik Sendrom ve İnsülin Direnci. Hacettepe Tıp Dergisi 2004; 35: 96-99.

Kaya M, Vırıt O, Altındağ A ve ark. Şizofrenide Metabolik Sendrom Sıklığı, Metabolik Sendromun Özellikleri ve Kullanılan Antipsikotiklerle İlişkisi. Nöropsikiyatri Arşivi Dergisi 2009; 46: 13-8.

Dik B. Metabolik Sendromun Tedavisi. Atatürk Üniversitesi Veteriner Bilimleri Dergisi 2013; 8(3): 259-269.

Balkan F. Metabolik Sendrom. Ankara Medical Journal 2013; 13(2): 85-90.